Erdoğan ILDIZ    Aydınlık Gazetesi - Makale İletişimİletişim
 
 

 Giriş  Yayınlar Genel Açıklama Sayfası
  Mesleki 
 
  Felsefi
  Hikaye
  Şiir

 Hikayelerim 1
Sayfalar
İçindekiler
1 2 3 4 5
6 7 8 9 10
11 12 13 14 15
16 17 18 19 20
21 22 23 24 25
26 27 28 29 30

 

 

  

8/11/2000

Asil azmaz bal kokmaz

 

 

Adam yazdığı şiiri bitirip arkasına yaslandığında bir dönemi arkada bırakacağını umuyordu. Yapısı buna musade edecek miydi? Bunu zaman gösterecekti. Kırk yaşına kadar tamamen aynı fikri savunmuş,kırkından sonra dersini almıştı. Aldığı dersi şiirinde şöyle özetlemişti.

Kaldırım taşı

  

Kaldırım taşı ile işi zor bilgenin,

Sabır ile yontup şekil verecek,

Ama emekler boşa gidecek.

Işıldamayacak bir taşı,yontmaya değer mi?

Yontulmamış biri ,ustaya boyun eğer mi?

Elmas kesicinin işi, elmasla olmalı,

Kaldırım taşını alıp kenara komalı.

Herhangi bir işte,beraber çıkılıyorsa yola,

İşin başında elmaslar kola,

Kaldırım taşları ise ,konmalı yola.

Ama her bilge,her usta hata yapıyor,

Zaman zaman.

Sonunda ediyor kaldırım taşının elinden,

El aman.

Elmasa verirsin emek,

Aydınlatır etrafını sonsuza dek.

Kaldırım taşıyla kırarsın ceviz,

Hayıflanınca kafa,

Süremezsin bir türlü bu dünyada sefa.

Ölünce belki olur mezarına taş,

Sen sen ol şaşma, elmastan .

Kaldırım taşı mezarına olsa da taş.

 

Kırk yaşına kadar devamlı insanlara bir şeyler verebilmek,bir şeyler öğretmek için didinip durmuş,kişiler arasında hiçbir ayrım yapmadığı gibi,kişi seçmeye de özen göstermemişti. Eğitim yolu ile herkesin belirli bir düzeye geleceğine inanıyor,onların mayalarını hiç hesaba katmıyordu. “insan yedisinde ne ise yetmişinde odur” Türk ata sözüne bir türlü inanmak istemiyordu. İnsanları eğitim yolu ile değiştireceğine  kuvvetle inanıyor,bu yüzden de tüm enerjisini etrafına topladığı insanları eğitmek için kullanıyordu. Son olaylardan sonra bu fikrinden artık vazgeçmişti. Kırkından sonra yine insan bir şeyler öğreniyordu. Bundan sonra herhangi bir konuda yola çıkılan kişi seçilecek,öyle yola çıkılacaktı.

 

Adam halıcıydı. 1968 den beri icra ettiği bu meslekte 32 sene içinde bir çok dükkan açmış,yüzlerce adam yetiştirmişti. Bin dokuz yüz doksan yılında kadroda 800 çalışanı vardı. Varın hesap edin otuz yılda emek verdiği adam sayısını. Adam yetiştirmek kendisi için bir tutku olmuştu. Bu uğurda pek çok kitap yazmış,video kasetler doldurmuş,sayısız konferanslar vermişti. İşletme konularında yazdığı talimatların sayısını kendi de hatırlamıyordu. Bunların hepsini sektöründe kaliteli adam yetiştirmek için yapmıştı. Günlerini,gecelerini çevresinde havarilerim dediği bir takım insanlara bir şeyler öğretmek için harcarken,yaşlı babası oturduğu köşeden oğlunun çabasına hayıflanıyor. İşaret ettiği birkaç kişiyi göstererek, ” bunlar için kendini paralamaya değermi “ diyordu.

 

Yaşlı babanın işaret ettiği kişilerden biri oynak tavırlı bir gençti. Halıcı bu genci 1978 yılında kadroya almıştı. O yıllarda adamın Kapalıçarşıda pek çok dükkanı vardı. İç bedestende bulunan dükkanlarından birinin yanındaki gümüş ziynet eşyası satan dükkanda çalışan bu çocuk ile adamın halıcı dükkanında çalışan bir çırak iyi arkadaştılar. Bir gün çırak patronuna gelerek bir ricada bulundu. Kuyumcuda çalışan arkadaşı hırsızlık yaparken patronu tarafından yakalamıştı. Daha 17 yaşında olan bu gencin,çarşıda ismi çıkmadan kurtarılmasını istiyordu. O zamanlar insan ayrımı yapmayan patron hemen kuyumcuya giderek işin örtbas edilmesini istedi,hatta tehdit etti. Hırsızlık yapan gencide kadrosuna aldı. Olaya bir iş yeri değiştirmek süsü verilerek çocuğun istikbaline bir zarar gelmemesi sağlandı.

 

Aradan yıllar geçti, genç askerliğini bitirip İstanbul’a döndüğünde halıcı patronu Milas-Bodrum arasında kurmakla meşgul olduğu halı çiftliği projesinde yer almasını istedi. Gence çiftlik karından % 10 pirim verecek,o da yıllar içinde patronundan öğrendiği usuller ile çiftliğe kar ortağı olarak müdürlük edecekti. Teklif cazipti. Birlikte yola çıktılar. Doğru bodrumda arkadaşlarının halıcı dükkanına gittiler. Bodrumdaki halıcı kardeşlerin patrona karşı büyük saygıları vardı. Patron bir zamanlar o kardeşlere de yön veren fikirler vermiş,o duruma gelmelerinde katkısı olmuştu. Halıcı kardeşler patronu ve genci bir otele veya pansiyona gitmekten alı koydular. Onlarda dükkanda yatıyorlardı,misafirlerinin de dükkanda kendileri ile beraber yatmasını istediler. Yıl 1985 yılının mayıs ayı idi. Hava güzel,dostluk güzeldi. Hep beraber dükkanda yattılar. Takip eden günlerde patron güllükte denize nazır 5 odalı bir ev tuttu. Milas’ta bir dükkan tutarak iş düzenini kurdu. Bir taraftan halı çiftliğinin inşaatı ,diğer taraftan toptan Milas halısı ticareti ile uğraştıklarından bodruma inmek için zamanları kalmıyordu. Bu arada patron,gence direksiyon dersleri de veriyor onu araba kullanmaya teşvik ediyordu. Bir müddet sonra gence ehliyet de aldılar. Artık keyiflerine diyecek yoktu. Patron,gence bir evlat,bir ağabey gibi davranıyor,bir çok şeyi birlikte yapıyorlardı.

 

Patron bir gün güllükteki evde otururken,gencin kaza yaptığı haberi geldi. Patron hemen kaza mahalline gitti. Genç ciddi yaralamıştı. Araç güllük yolunda uçuruma yuvarlanırken ön çamdan fırlayan gencin üstünden araç geçmiş,gencin göğüs kafesi ve kolu zarar görmüştü. Patron genci,önce Milas Hasta hanesine götürdü, orada gencin ilk muayenesi yapıldıktan sonra,Muğla’ya kadar yaşamına bir zarar gelip,gelmeyeceği araştırıldı. Doktor onayı ile Muğla’ya nakil edildi. Muğla devlet hasta hanesinde filimler çekilip,gereken yerler alçıya alındıktan sonra,dalamandan uçakla İstanbul’a nakledildi. Patron her şeyi büyük bir ihtimam ile,dikkatli ve şefkatli düzenlemişti. Gencin babası çağrılmış,yanına refakatçi olarak verilmişti.

 

Genç bir müddet sonra döndü. Gencin yerine ,şirketin İstanbul kadrosundan başka bir genç bakıyordu. Bu çocuk kaza yapan gencin babasını İstanbul’dan araba ile getiren gençti. İkisi de iyi arkadaştılar. Vekaleten duran genç İstanbula gitmeden önce  birlikte bodruma inmek için patrondan izin istediler. Patronun yoğun işleri vardı,gençlere musade etti,gittiler.

 

Aynı akşam 23 sularında bodrumdaki halıcı kardeşler büyük bir hışımla güllükteki eve gelip patronun karşısına dikildiler. Kaza geçiren gencin dükkanlarının üst katına tuvalete gitme bahanesi ile çıkıp,orada bulunan masanın çekmecesinde bulunan döviz ve  Türk liralarını çaldığını söylediler. Patron şok olmuştu, çevredeki tüm halıcılara tanıştırdığı müdür ve kar ortağı olarak takdim ettiği bu gencin adının böyle bir olaya karışmasını istemiyordu. Dostu olan halıcı kardeşleri ikna edip olayı örtbas etmelerini istedi. Zararları ne ise ödeyecekti. Halıcı kardeşler patrona saygılarından barayı kabul etmediler.

 

Genç ,bodrumdan geç saatlerde dönünce, patron onu bir güzelce patakladı. Bu olay da böylece kapandı.

 

Yaşlı baba bu çocuk hakkında oğlunu uyarırken yaşanan bu 2 olayı bilmiyordu ama gençten kötü elektrik alıyordu. Yaşlı adamın uyarısından bir müddet sonra İstanbul’daki merkez muhasebeden patronun kardeşi,patronu arayıp bazı senetlerin kayıp olduğunu bildirdi. Kayıda girmiş çiftlik senetleri,merkeze intikal etmemiş,çiftlikte buharlaşmıştı. Patron derhal gencin çiftlikteki görevine son verip,müdürlük rütbesini sökerek Kuşadası’nda bulunan perakende mağazasına yancı olarak gönderdi. Genci ancak öyle cezalandırmış,10 sene evvelki yancı konumuna yani halı acıcısı görevine dönmüştü.

 

Kuşadası’nda da vukuatları bitmiyordu. Bu çocuk hırsız olduğu gibi aynı zamanda bir yalan makinası idi . Devamlı yalan söylüyordu. Milasta herkese kendini çiftlik sahibi olarak tanıtıyor. İnsanlar da ona göre hareket ediyorlar,bunu düğünlere içki sofralarına davet ediyorlar,o da ağalığına göre hareket etmek zorunda kalıyor,kazancı da buna kafi gelmeyince çalma yoluna gidiyordu. Yani başa bela olan daima dil di. “göründüğün gibi ol,olduğun gibi görün “ lalını yanından geçmemişti. Her şeyi abartıyordu.

 

Kuşadası’nda yancılık yaptığı sırada bankada bir kızla tanışmış,ona da çiftlik sahibi masallarını anlatmıştı. Kızla evlilik gündeme geldiğinde,işin içinden çıkamayınca ,patron ,kız ve kızın ailesi ile konuşmuş durumu anlatmıştı. Evlenirlerse ,patron ,gence İstanbul’daki merkez depolarda iş verecek gencin davranışlarını daha iyi kontrol altında tutabilecekti. Grupta artık kimsenin gence güveni kalmayınca, patron gence yer bulmakta güçlük çekiyordu. Patronun bir çok şirketi ve bu şirketlerde değişik ortakları vardı. Hiç kimse bu adama iş ve maaş vermek istemeyince patron oğlanın maaşını kendi cebinden vererek ,büyük hissedarı olduğu ihracat ve toptan şirketine yerleştirdi. Kızın ailesine söz vermişti ve sözünü tutmuştu.

 

Aradan birkaç sene geçti,hem patronun,hem de ortakların gözü oğlanın üzerindeydi. Bir gün genç gelip kendisine araba almada yardımcı olunmasını istedi. Patron aynı hafta oğlanın altına bir Broadway marka araba çekti. Arabanın gencin altına çekilmesinden birkaç ay sonra piyasada patlayan bir haber olayın üstüne tüy dikti. Oğlan şirketin ihracat müşterilerinin adreslerini rakip bir şirkete satmış ve işten ayrılmıştı. Yıllardan 1992 yılı idi. Demek ki patron bu gence 14 yıl emek vermişti. Bunca emek boşa gitmiş kaldırım taşı ışıldamamıştı. Çünkü seçim yanlıştı. Mayası bozuk bir hammadde seçilmişti. Elmasa yatırım yapmak varken,kaldırım taşına yatırım yapılmıştı. Şerefsiz insan kendine yapılan bunca iyiliğe,bu şekilde karşılık vermişti.

 

Adresleri sattığı şirket,birkaç ay bu çocuğu kullanıp işten attı,zaten bu çocuğa kancayı patronun ihracat adreslerini almak için atmışlardı. Gaye hasıl olmuş,gence ihtiyaçları kalmamıştı.

 

Genç o şirketten de ayrılınca kendi başına iş yapabilmek için bir çok kere girişimde bulundu. Hepsi de hüsranla sonuçlanan bu girişimlerden kendine kalan isim Tokatçı oldu. Mayası bozuk olan genç,hiçbir yerde dikiş tutturamamış,sonunda onu bunu çarpan,dolandıran ,uçan kuşa borcu olan biri haline gelmişti. Şerefini yitiren bu gencin yitirilecek şerefinin olmadığını ihtiyar babası daha ilk başta görmüştü.

 

 

Çoktan vefat etmiş olan yaşlı baba haklı çıkmıştı. Bu genç gibi adamlara verilen emek hiçbir işe yaramıyordu. Yaşlı adam asil olmayanları işaret etmiş,asil olanlar için söz etmemişti. Hamura,mayaya bakmak gerekiyordu.” Asil azmaz bal kokmaz “ sözünü boşuna söylememişlerdi. Asilini seçmekle bir yerde kendini de koruyordun ve emeklerinin boşa çıkma şansı da azalıyordu. Demek ki adam seçmek çok önem taşıyan bir konuydu. Bunu sonunda öğrenmişti. Patron yukarıdaki şiiri bu tür anılarını düşünerek yazmıştı. Muhakkak  olayın bazı istisnalarının olabileceğine hala inanıyordu ama istisnalar kaideyi bozmuyordu.

 

 

Erdoğan ıldız

                                                

 

 

 

1 2 3 4 5 6 7 8
 
 

 
 

17 18 19 20 21 22 23 24
 
 

25 26 27 28 29 30    
 
 


 

© Erdoğan ILDIZ, Her hakkı saklıdır, yazılı izin olmadan çoğaltılamaz ve dağıtılamaz