Erdoğan ILDIZ    Aydınlık Gazetesi - Makale İletişimİletişim
 
 

 Giriş  Yayınlar Genel Açıklama Sayfası
  Mesleki 
 
  Felsefi
  Hikaye
  Şiir

 Hikayelerim 1
Sayfalar
İçindekiler
1 2 3 4 5
6 7 8 9 10
11 12 13 14 15
16 17 18 19 20
21 22 23 24 25
26 27 28 29 30

 

 

  

2/8/2000

KESKİN NANE

 

Çocuk daha altı yaşındaydı, kafasına para kazanmayı koymuştu. Nane şekeri satacaktı. Annesi terzi idi, anneannesi de kolonyacılık yapıyordu. Vefat etmiş olan dedesi ise manifaturacılık yapmıştı. Baba tarafında hiç ticaret ehli yoktu. Çocuk o yaşta ticari dürtülerini anne tarafından almıştı anlaşılan. Annesinin karşısına dikildi kredi isteyecekti, nane alacak parası yoktu. Elli kuruş kredi istedi, elli beş kuruş olarak ödeyecekti. Annesi önce faizi kabul etmedi; ancak çocuğun ısrarı karşısında istemeye istemeye kabul etti. Parasını elli beş kuruş olarak alacaktı.

Parayı cebine koyan çocuk doğru yoğurt pazarının yolunu tuttu. Orada nane şekeri ve diğer şekerleri kavanozlara koymuş, kilo ile satan bir dükkanı önceden tespit etmişti. Yaz sıcağında Malatya’nın asma yaprakları ile kaplı serin manifaturacılar çarşısını geçip, Yemeniciler çarşısına yöneldi. Etraf kösele kokuyordu. Burayı da geçince yoğurt pazarına geldi. Şekerci dükkanı karşısındaydı.

Dükkana giren küçük alıcı parasını uzatarak, elli kuruşluk nane şekeri almak istediğini söyledi. Adam istenilen kadar şekeri tartarak çocuğa verdi. Çocuk yanında karton bir kutu getirmişti. Şekerleri kutuya boşaltarak doğru İsmetpaşa’ ya kalkan minibüslerin yolunu tuttu. Nanelerini satabilmek için bir de şiir tasarlamıştı “ keskin nane, dökülür tane tane, beş kuruşa beş tane ” bu sözleri şarkı yaparak bağıra bağıra hedefine yollandı.

İlk satışını Yemeniciler çarşısında bir Yemenici çırağına yaptı. Bunu diğer satışları izledi. Minibüs durağına varıncaya kadar epeyi satış yapmıştı. Öğlene kadar orada satışına devam eden çocuk, sıcağın da tesiri ile çok yorulmuştu. Parasını saydı, neredeyse sermayesini çıkarmıştı. Biraz daha dinlendi, artık oradan gitmeye karar verdi. Burası sabahları ve akşamları yoğun oluyordu.

Tekrar çarşıya yöneldi. O sıcakta çarşıda da kimsecikler yoktu. Esnaf bile uyukluyordu. Her ne düşündüyse; çingeneliğe doğru yöneldi. Bu semtte uzak bir akrabaları oturuyordu. Birkaç kez gittiği bu semte farkında olmadan yönelmişti. Çingeneliğe giden yolu demiryolu kesiyordu. O yıllarda şehrin pek çok semti asfalt değil, tozlu toprak yoldu. Şehirde genellikle faytonlar ulaşımı sağlıyor, at dışkıları, saman ve toprak her yerde iç içe bulunuyordu. Çocuk sıcaktan mayışmış, dalgın dalgın etrafına bakarken, ayağı tren raylarına takılarak yere yuvarlandı. Elindeki kutu yere düşerek toz toprak ve hülasasına bulaştı.

Çocuk şaşkın ve kendine kızgınlıktan mos mor olmuştu. Şimdi ne yapacaktı. Önce emeği boşa gitmişti. Naneleri yavaş yavaş tozlu rayların arasından topladı. Kutudaki nanelere şöyle bir baktı, bu hali ile bunlara müşteri bulmak kolay olmayacaktı.

Kızgınlığı geçip, kendini toparlayınca doğru yeni caminin yolunu tuttu. Önce naneleri bir güzel yıkayıp, tozdan pislikten arıttı. Sonra fena görülenleri  iyice yaladı. Sonra güneşte kuruttu yine sonuçtan memnun kalmadı, beş naneyi bir arada kağıt külahla koyarak ambalajladı. Kağıt şeffaf olmadığı için kimse paketteki nanelerin ne halde olduğunu göremeyecekti.

Akşama doğru etraf canlandı ve işler açıldı,çocuk eve döndüğünde kutusu boştu. Annesine elli beş kuruşu verdi. Cebinde de bir lirası vardı.

 

ERDOĞAN ILDIZ

 

 


 

1 2 3 4 5 6 7 8
 
 

 
 

17 18 19 20 21 22 23 24
 
 

25 26 27 28 29 30    
 
 


 

© Erdoğan ILDIZ, Her hakkı saklıdır, yazılı izin olmadan çoğaltılamaz ve dağıtılamaz